18 Şubat 2013 Pazartesi

korkuluklar...

blog işi beni sardı galiba. her gün buluşup içimi döktüğüm bir terapist oldu. hem de içimi dökmeye en çok ihtiyacım olan bir döneme geldi. meğer ne çok şey atmışım içime, biriktirmişim. bunlardan biri de hayat tarlamıza dikilen korkuluklar.

aklımızı, gönlümüzü, imanımızı, fikrimizi, zikrimizi besleyecek ne kadar bereketli tarla mevcutsa; peşin satan esnaf resmindeki kendi yer kimseye yedirmez tacirler tarafından talan edilmiş, heba edilmiş, diktikleri korkuluklarla kimsenin bırakın faydalanmasını yaklaşmasına dahi izin verilmemiş. akıl, fikir, zikir, gönül ve iman fukarası toplum haline getirdikleri korkak ve iradesiz insanları; istedikleri gibi sevk ve idare edebilmek için kurdukları aşevlerinde; kokuşmuş, bozulmuz, sulandırılmış bir kap aş ile köleleştirdiler. böylece korkuluklarla doldurdukları tarlalarının talan edilmesini de önlediler. yüzyıllardır zalim krallıklarını ayakta tutmayı başardılar. sürü psikolojisi içindeki korkak insanlar, biz secde ettikçe ayaktalar. lakin bir nesil, sakaryanın ayağa kalkan çocukları geliyor. o kadar çok ve o kadar uzun sustum ki, ayak seslerini, özgürlük şarkısı için besteledikleri ıslıklarını işitiyorum. her yerdeler. her taraftan geliyorlar 300 spartalı gibi. bilimde, sanatta, sinemada, dinde fikri hür, zikri hür, prangasız gençlik. atalarının kenarından geçip gittiği tarlalardan, korkuluklara ve krallarına aldırmadan beslenen semiz bir gençlik.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder