Anneler Yortusunu Kutlayalım mı?
Belki çok karışık gelebilir ama önce bazı tanımlamalar ve
alıntılarla madde madde birkaç mevzu alıntılayıp ondan sonra bir sonuç ve
toparlama ile şahsi kanaatlerimi paylaşmak; tabiri caiz ise dertleşmek
istiyorum.
1)
Yortu Nedir? : İsim
İsa Aleyhisselâm’ın yaşamını, ölümünü, dirilişini ve azizlerin yaşamlarına
yansımış olan erdemlerini anmak üzere kilisenin belirlediği kutsal günler.
2)
Kutlu Doğum Haftası Tarihçesi:
Günümüzde Gülen Cemaati gazetesi olarak bilinen Zaman Gazetesi'nde yazarlık
yapmakta olan Mümtazer Türköne, Türkiye Diyanet Vakfı'nda Yayın Kurulu üyesi
olarak görev yapmaya başladığı dönemde, kurul başkanı Profesör Süleyman Hayri
Bolay, Ayvaz Gökdemir ve kendisinin bulunduğu 6 kişilik bir kurulun aldığı
karar ile ortaya çıkan bir proje çalışması olarak açıklamıştır. [— Mümtazer
Türköne, 19 Nisan 2012, Zaman Gazetesi ]
Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti bu
projeyi kabul etti. Diyanet işleri başkanlığı tarafından da desteklen bu proje
hicri takvime göre kutlanan Mevlid kandili'nin içinde bulunduğu haftanın Kutlu
Doğum Haftası olarak ilan edilmesi ile yaşama geçti. İlk yıl sadece Ankara'da
ve sadece İlahiyat Fakültesi bulunan illerde kutlanan etkinlik daha sonra diğer
illerde düzenlenen panel ve konferanslar ile genişletildi. Bu haftanın farklı
etkinlikler ile gelişmesinde Nur Cemaati büyük rol oynadı.
1994 yılından itibaren de, Hicri Takvime
göre 11/12 Rebiulevvel 1415 (18/19 Ağustos 1994) kutlanması gereken hafta
gerekçe gösterilmeden miladi takvime göre 20-26 Nisan tarihine sabitlendiği
açıklanmıştır. Bu yıldan itibaren hafta içerisinde sempozyum düzenlenmeye
başlamıştır. Kutlama Haftası'nın bu tarihe sabitlenmesi ile Muhammed
Aleyhisselâm’ın doğum günü yılda iki defa kutlanmaya başlamıştır.
Milâdi takvime göre 20-27 Nisan olarak
sabitlenen bu etkinlik Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılması ile Türk
Milletinin egemenliğini eline aldığı tarih olan 23 Nisan 1920 tarihi esas
alınarak 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak ulusal çapta
kutlanan bayram ile çakışması halktan ve sivil toplum kuruluşlarından
alternatif bir kutlama olarak halkın arasına sokulmak istenen bir çeşit fitne
olduğu tepkisi ile karşılaşmıştır. Ayrıca etkinliğin son gününün Fethullah
Gülen'in doğum tarihi (27 Nisan 1941) ile çakışması kutlamanın bu kişiye atfen
yapıldığı konusunda ayrı bir tepki doğurmuştur. Gelen tepkiler üzerine 2008
yılından itibaren etkinlik tarihi bir hafta öne alınarak değiştirilmiş ve 14-20
Nisan tarihleri arasında düzenlenmeye başlamıştır.
Eleştiriler ve tepkiler:
v
Doğum kutlamasının İslâmda yerinin olmadığı,
bunun İsa Aleyhisselâm’ın doğumu ile bağlantılı bir gelenek olduğu,
v
Hicri takvimin ay hareketine göre İslâmda esas
alınan takvim olduğu ve İsa Aleyhisselâm’ın doğumu ile başlayan güneş takvimine
göre bir sabitleme yapılamayacağı,
v
Peygamberin nebî ve resûl olarak İslâmı tebliğ
görevi icra ettiği, bu tür kutlamalar ile peygamberin ve İslâm anlayışının
Allah ve Kuran merkezli durumdan, peygamberi yücelten ve merkeze koyan bir
anlayış ile Protestanlaştırma çalışması olduğu,
v
Kutlu Doğum Haftası’nı, Hıristiyanlıktaki gibi
yortuları bulunmayan İslâmın Protestanlaşması süreci ve Büyük Ortadoğu Projesi
çerçevesinde Amerika'nın yeşil kuşak projesinin günümüze uyarlanmış hali olan
ılımlı İslâm projesi kapsamında bir çalışma olduğu,
v
Yeni bir Protestan İslâm oluşturma çabası olarak
nitelenen noel kutlamasında ki çam ağacı ile özdeş olarak gülün konduğu ve
şatafatlı kutlamalar ile insanları bu hafta içerisinde harcamaya, hediyeler
almaya yönlendirmeye çalışan, neoliberal ve kaptalist sisteme hizmet eden,
islamın ilkeleriyle ve emirleriyle taban tabana zıt bir kültür şeklinde
harcama/alışveriş haftası oluşturma çabası olduğu,
v
Hafta isminin Holy Birth Week'in İngilizceden
Türkçeye çevirisi gibi duran, Türkçe karşılığı olarak tamlama şekli, seçilen
kelimeler itibariyle garipsenen (mübarek yerine kutlu kelimeleri kullanımı
tartışmaları) ismiyle ve Dünya Bankası logosuna benzer logosuyla yurtdışı
merkezli ılımlı İslâm projesinin izlerini taşıdığı, Ayrıca 2012 yılında Milli
Eğitim Bakanlığı'na ve Diyanet İşleri Başkanlığına gelecek yıllardaki
etkinlikler için teklif edileceği söylenen logo içerisinde bulunan fleur-de-lis
(zambak veya süsen çiçeği) sembolünün Hristiyanlıkta sık olarak kullanılması, şeklinde
sıralanabilir.
3)
Anneler Günü Tarihçesi: Anneler
Günü tarihçesi yüzlerce yıllık bir hikâyedir ve tanrıların annesi olan Rhea
adına yortular düzenleyen
Antik Yunan zamanlarına kadar uzanır. Hristiyanların Meryem Ana’sı adına
Paskalya perhizinin dördüncü Pazar gününde ilk Katolikler Anneler Günü yortusu
düzenliyorlardı. İlginçtir daha sonra bir tarikat bu tatil gününü bütün
annelerin de dâhil olması için esnetmiştir ve Anneler Pazarı olarak
adlandırmıştır. Amerika’ya yerleşen İngiliz sömürgeciler Anneler Pazarı
geleneğini zaman yetersizliğinden devam ettirememişlerdir.
1872 yılında Julia Ward Howe barışa adanmış
anneler için bir gün düzenlemiştir. Bu, Anneler Günü tarihçesinde bir kilometre
taşıdır. 1907 yılında Philadelphia’da öğretmenlik yapan Anna M. Jarvis
(1864-1948), annesi Ann Maria Reeves Jarvis adına ulusal bir Anneler Günü
düzenlemek için harekete geçmiştir. Anneler adına özel bir gün hazırlamak için
yüzlerce milletvekilinden ve önemli iş adamından yardım istemiştir. İlk Anneler
Günütöreni Anna’nın annesi adına bir kilise ayini olarak gerçekleşmiştir. Anna,
annesinin en sevdiği çiçek olan yumuşaklığı, saflığı ve sabrı temsil eden beyaz
karanfillerden dağıtmıştır.
1914 yılında Başkan Woodrow Wilson’un
Mayıs’ın ikinci pazarını anneler adına ulusal bir gün olarak ilan etmesiyle
Anna çalışmalarının sonucunu almıştır.
Yavaş yavaş Anneler Günü popüler olmaya başlamış ve hediye verme
etkinliği artmıştır. Anneler Günü’nün böyle ticarileştirilmesi Anna’yı
kızdırmıştır çünkü bu anlamlı günün kâr ve kazanç için kurban edildiğini düşünmüştür.
Jarvis’in tüm endişelerine rağmen Anneler Günü Amerika Birleşik Devletleri’nde
yayılmıştır. Yani Mayıs’ın ikinci pazarı yılın en popüler günü hâline
gelmiştir. Anna bizimle birlikte olmasa da Anneler Günü yaşamaya devam ediyor
ve birçok ülkeye yayılmış durumdadır. Dünya genelinde birçok ülke Anneler
Günü’nü yıl boyunca farklı zamanlarda kutlamaktadır ancak Danimarka,
Finlandiya, İtalya, Türkiye, Avustralya, Belçika gibi bazı ülkelerde Anneler
Günü Mayıs’ın ikinci pazarı kutlanmaktadır.
4)
Sevgililer Günü: Şubat ayı
ortasının aşk ile ilişkisi antik çağlara dayanmaktadır. Antik Yunan
takvimlerinde, Ocak ayı ortası ile Şubat ayı ortasının arasında kalan zaman
Gamelyon ayı olarak adlandırılmıştı ve Zeus ile Hera'nın kutsal evliliğine
adanmıştı. Antik Roma'da 15 Şubat, bereket tanrısı Lupercus'un onuruna,
Lupercalia günü olarak kutlanmaktaydı. Bu günde, Lupercus'un din adamları
tanrıya keçi kurban ederlerdi. Daha sonra kafalarının üstüne koydukları bir
parça keçi derisi ile Lupercus'u simgeleyerek, Roma sokaklarında koşturup,
karşılaştıkları herkese dokunurlardı. Genç kızlar gönüllü olarak ileri atılır
ve bereket tanrısının dokunuşundan paylarını almaya çabalarlardı. İnanışa göre
bu dokunuş sayesinde doğurganlıkları kolaylaşacaktı. Lupercalia bayramının arifesi
olan 14 Şubat'ta genç erkeklerin genç kızların isimleri yazlı kura çekerek
bayram boyunca 'çift' olma alışkanlığı vardı. 469'da Papa bu gayri-Hıristiyan
bayramını yasaklayarak sadece kura çekilişine izin verdi. Ancak artık kuralarda
kızların değil azizlerin isimlerini yazılıydı.
1908 tarihli Katolik Ansiklopedisi'ndeki
eski şehitler listesinde, 14 Şubat gününe kayıtlı, inancı yüzünden öldürülmüş
üç tane Aziz Valentine geçmektedir.
Romantik aşk ile Valentine arasındaki
bağlantı tarihi dokümanlarda hiç geçmemektedir ve kimi tarihçilere göre sadece
bir efsanedir. Valentine'nin onuruna kutlama günü, 14 Şubat 496 yılında Papa
Gelasius tarafından ilan edilmiştir. 1969 yılında kilise takviminden Aziz
Valentine gününü çıkarmıştır.
14 Şubat, 1800 lü yıllarda Amerikalı Esther
Howland'ın ilk Sevgililer Günü kartını yollamasından bu yana çok sayıda insanın
kutladığı toplumsal bir olay olmuştur. Bunun doğal sonucu olarak olayın ticari
yönü çok fazla önem kazanmış, sevgililer günü tüm dünyada ticaretin canlandığı bir
dönem haline gelmiştir.
5)
Sanayi/Endüstri Devrimi- Kapitalizm-
Tüketim Toplumu: Yeni Din
Devrim ve Kapitalizmin yüzyılı ile
yukarıdaki özel günlerin ortaya çıkış tarihleri arasında bağlantı kurmak bir
paranoya mıdır? Tam bir sonuca ulaşamamışken kimseye bir fetva verecek konum ve
birikimde değilim. Lâkin benim gibi başkalarının da kafası karışsın istiyorum.
İstiyorum ki tartışılsın ve medeniyetimizin üzerindeki ölü toprağını
atabilelim. Mahalle baskısı ile değil istişare ve münazara ile karar verelim
“Yeniden Medeniyet”e hicrette neleri bırakıp neleri yanımıza alacağımıza,
geleceğe taşıyacağımıza. Mübeyyîn olan Kur’an’ın ifadesiyle aklımızı işletelim.
Görebilen gözler, işitebilen kulaklar, mühürlenmemiş kalpler ile “Hak” ile
“Batıl”ı, “İfrat” ile “Tefrit”i ayıralım. GDO’lu “ebter” yani kısır ve edilgen
deli gömleğini düşünce dünyamızdan yırtıp çıkarmanın zamanı gelmedi mi?
Son bir soru işaretiyle bitirmek istiyorum:
Ünlü satış analisti Victor Lebow’un, 2. Dünya Savaşı sonrasında Amerika’da tüketimi
ekonomi için vazgeçilmez bir koşul olarak nitelerken kullandığı şu ifadeler,
organize bir dinin tanımından başka neyi içeriyor?
“Muazzam derecede üretken ekonomimiz,
tüketimi bir hayat biçimi haline getirmemizi gerektiriyor. Artık mal satın alma ve kullanmayı düzenli
bir dinsel tören haline getirmeli, ruhsal doyumu ve egolarımızın
tatminini tüketimde aramalıyız. Eşyayı gittikçe artan bir hızla tüketmek,
eskitmek, yıpratmak, atmak ve yenilemek zorundayız.”
Hatice
gökce kömürcü