28 Temmuz 2016 Perşembe

KAR BEYAZDIR BAZEN ÖLÜM…

Lâpa lâpa yağan kar, döne döne düştüğü kaldırımda beyaz ve yumuşacık bir döşek gibi birikmiş; ağaran sabahla birlikte göz alıcı bir örtüye dönüşmüştü. Henüz kimsenin adımlamadığı sokaklar, bir devriye arabasının lastikleri ile basılıyor, şehrin bütün kiri çamur olup beyaz örtüyü yara yara grileştiriyordu.
Sokağın sonuna varmasına az kalmıştı ki zaten ağır ağır ilerleyen araç tamamen durdu. Araçtan hızla inen biri iri yarı, diğeri ise ince uzun iki polis yol kenarında heyyulâ gibi dikilen viran apartmana daldılar. Kış girmeden kentsel dönüşüm için boşaltılmış, müteahhitle daire sahiplerinin anlaşmazlığa düşmesiyle kapı ve pencereleri sökülmüş olan bina yıkım aşamasında kalakalmıştı. İtin kopuğun dadanmasıyla konu komşu da şikâyet üstüne şikâyet etmiş, lâkin bir çözüm bulunamamıştı.
Yıkılmaya yüz tutmuş korkuluksuz merdivenlerden bodruma inen polisler, kapı pencere çerçevelerinin hurda yığını aralarında bir şey arıyorlardı. Uzun sürmedi aradıklarını bulmaları. Cansız küçücük bir beden, hiç de karlı bir kış sabahının ayazına uygun düşmeyen uyumsuz, polyester eşofman; çektiği sudan içindeki nohut parmaklarını buruşturmuş yırtık ayakkabılar ve esmer yüzünü örten simsiyah uzun, toza bulanmış saçlarıyla apartman boşluğunda yatıyordu… İnce uzun olan polis, çocuğu tahta parçalarının arasından çıkarıp bağrına bastı… Saçlarını eliyle kaldırıp, kirli alnını defalarca öptü… Gözlerinden süzülen yaşlar küçük çocuğun soğuktan çatlamış dudaklarında son buluyor, dilinden sadece şu sözler dökülüyordu: “Bu dünya bu vebali nasıl kaldırır Ali’m!”
Ali 5 yaşında, Suriye’den abisiyle gelip Türkiye’ye sığınmış mülteci bir çocuktu. Vatandaş ihbarlarıyla birkaç kez sokaktaki diğer evsizlerle toplanmış, donmaktan kurtarmak için spor salonuna götürmüşlerdi. Polisler böyle bir toplama sırasında tanımışlardı Ali’yi. İnce uzun polis Siirtli olduğu için Türkçe bilmeyen Ali ile Arapça konuşmuş, beş yıla sığmayacak bir acı hikâyenin ortağı olmuştu. Bir gün önce de semt pazarında abisi hırsızlık suçlaması ile karakola götürülmüş, Ali tek başına ortada kalmıştı. Gece boyunca abisi suçsuz olduğunu anlatmaya çalışmış fakat kimse dilini anlamadığı için vardiya değişimine kadar çaresiz kalmıştı. Ali abisini polislerin götürdüğünü görünce korkudan kendisini kovalayan pazarcıdan kaçmaya başlamış, hayat için sığındıkları harabeye son defa ölümüne saklanmıştı.
Hayat yıllarla sayıldığında kısacık bir ömürdü Ali’ninki; acılarıyla ölçüldüğünde ise çok ızdırap verecek kadar uzun…