Lâpa lâpa yağan kar, döne döne düştüğü kaldırımda beyaz ve
yumuşacık bir döşek gibi birikmiş; ağaran sabahla birlikte göz alıcı bir örtüye
dönüşmüştü. Henüz kimsenin adımlamadığı sokaklar, bir devriye arabasının
lastikleri ile basılıyor, şehrin bütün kiri çamur olup beyaz örtüyü yara yara
grileştiriyordu.
Sokağın sonuna varmasına az kalmıştı ki zaten ağır ağır
ilerleyen araç tamamen durdu. Araçtan hızla inen biri iri yarı, diğeri ise ince
uzun iki polis yol kenarında heyyulâ gibi dikilen viran apartmana daldılar. Kış
girmeden kentsel dönüşüm için boşaltılmış, müteahhitle daire sahiplerinin
anlaşmazlığa düşmesiyle kapı ve pencereleri sökülmüş olan bina yıkım aşamasında
kalakalmıştı. İtin kopuğun dadanmasıyla konu komşu da şikâyet üstüne şikâyet
etmiş, lâkin bir çözüm bulunamamıştı.
Yıkılmaya yüz tutmuş korkuluksuz merdivenlerden bodruma inen
polisler, kapı pencere çerçevelerinin hurda yığını aralarında bir şey
arıyorlardı. Uzun sürmedi aradıklarını bulmaları. Cansız küçücük bir beden, hiç
de karlı bir kış sabahının ayazına uygun düşmeyen uyumsuz, polyester eşofman;
çektiği sudan içindeki nohut parmaklarını buruşturmuş yırtık ayakkabılar ve
esmer yüzünü örten simsiyah uzun, toza bulanmış saçlarıyla apartman boşluğunda
yatıyordu… İnce uzun olan polis, çocuğu tahta parçalarının arasından çıkarıp
bağrına bastı… Saçlarını eliyle kaldırıp, kirli alnını defalarca öptü…
Gözlerinden süzülen yaşlar küçük çocuğun soğuktan çatlamış dudaklarında son
buluyor, dilinden sadece şu sözler dökülüyordu: “Bu dünya bu vebali nasıl
kaldırır Ali’m!”
Ali 5 yaşında, Suriye’den abisiyle gelip Türkiye’ye sığınmış
mülteci bir çocuktu. Vatandaş ihbarlarıyla birkaç kez sokaktaki diğer
evsizlerle toplanmış, donmaktan kurtarmak için spor salonuna götürmüşlerdi. Polisler
böyle bir toplama sırasında tanımışlardı Ali’yi. İnce uzun polis Siirtli olduğu
için Türkçe bilmeyen Ali ile Arapça konuşmuş, beş yıla sığmayacak bir acı
hikâyenin ortağı olmuştu. Bir gün önce de semt pazarında abisi hırsızlık
suçlaması ile karakola götürülmüş, Ali tek başına ortada kalmıştı. Gece boyunca
abisi suçsuz olduğunu anlatmaya çalışmış fakat kimse dilini anlamadığı için
vardiya değişimine kadar çaresiz kalmıştı. Ali abisini polislerin götürdüğünü
görünce korkudan kendisini kovalayan pazarcıdan kaçmaya başlamış, hayat için
sığındıkları harabeye son defa ölümüne saklanmıştı.
Hayat yıllarla sayıldığında kısacık bir ömürdü Ali’ninki;
acılarıyla ölçüldüğünde ise çok ızdırap verecek kadar uzun…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder